3 | 01/08/2012-83 | "Uygarlığın gelişiminden beri, tarımsal alanlarda, doğa yasaları ve insan kullanımı arasında bir denge vardır. Ancak, ortaya çıkan teknolojik değişim, nüfus artışı, yoğunluğu ve kentlerdeki hızlı gelişmeler bu dengeyi bozmuş, bunun sonucunda da, doğal kaynakların hızla tüketilmesi süreci başlamıştır. Toprak da, geçmişten günümüzde değin, en fazla yok edilen doğal kaynaklardan birisidir. Yeniden üretilme imkanının olmaması ve insanın temel gereksinimlerini karşılayan tarımsal üretimin kaynağı olmasına rağmen, sürekli olarak bilinçli ya da bilinçsiz yok edilmektedir. Toprak, sahip olduğu doğal potansiyeli dışında, aynı zamanda, yapay çevreyi yani insan uygarlıklarını da barındırmaktadır. Toprağın önemi, toprağın ekonomik ve toplumsal işlevinden kaynaklanmaktadır. Toprak, bir üretim faktörü olarak tarım ve sanayi için göz ardı edilemez bir değere sahiptir. Bunun yanı sıra, toprağın mekansal yerleşim için de gerekli olması, yerleşim sorunlarının temel konusunu da toprak yapmıştır. İnsanın kente yaptığı her türlü fiziksel müdahale aynı zamanda toprağı ilgilendirmekte, mekansal kullanım kararları bir anlamda toprağın kullanış biçimini de belirlemektedir. Diğer bir deyişle, çeşitli süreçler sonucu üretilen her kentsel işlev, belirli bir kentsel toprağa gereksinim yaratmaktadır. Ulaşım - iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ile birlikte, kentler arası mekansal örgütlenmede dönüşümler yaşanmış, toplumsal ve ekonomik ilişkiler değişime uğramıştır. Böylece, kentler giderek genişlemeye ve yayılmaya başlamış, çevre yerleşmelere doğru gelişimini devam ettirmiş ve oluşan yeni örgütlenmeye paralel olarak da, bazı kentsel fonksiyonlar metropoliten kentin yerleşim alanı sınırının dışında yer seçmeye başlamıştır. Bunu sonucunda, sürekliliği olmayan, arada kullanılmayan alanların bulunduğu, birbirinden kopuk bir yerleşim örüntüsü oluşmaya başlamış ve kentler bir şekilde saçaklanmaya başlamıştır. Kaynaklara bağlı yer seçimi ve buna bağlı büyümelerde kentsel saçaklanmayı zorlamaktadır. Bugün Ömer Gecek havzasının termal turizme açılmak üzere planlaması bunun örneklerinden biridir. Doğal kaynağın varlığı, sonrasında bunun işlenmesi, ekonomik katkısı vb. süreçler, Afyonkarahisar kentinin büyümesini şekillendirmektedir. Kentlerden dışa doğru gelişen saçaklanmalar önce yakın çevredeki kırsal yerleşmeler ve tarım alanlarının niteliklerini değiştirir, bu alanları yarı kırsal yarı kentsel çevrelere dönüştürür. Kırsal alanda dağınık şekilde yer seçen kentsel kullanışlar oluşmaya başlar, ancak yine de bu alanlarda kırsal aktiviteler bir süre daha devam eder. Yayılma alanı içerisinde kalan tarım arazileri giderek değerini kaybeder, parçalanır ve yok olur. Parçalanan arazi fiyatları spekülasyonla yükselir, tarımsal kullanım önemini giderek kaybeder, tarımsal alanlar arsa piyasası içinde el değiştirmeye veya sahiplerince bekletilmeye başlar. Bugün Muttalip bağları, Çakırköy gibi Afyonkarahisar belediye sınırını oluşturan bölgelerde buna benzer gelişme eğilimleri yoğunlaşmış bulunmaktadır. Bunun sonucunda kentimiz, plansız ve kontrolsüz gelişmelere sahne olmakta, çevresindeki tarım alanlarına doğru yayılmaya başlamakta ve kent çevresindeki bağ, bahçe ve tarım arazileri büyük bir hızla yeni yerleşim bölgelerine dönüşmektedir. Kırsal alandaki toprak varlığı (verimlilik durumuna bakılmaksızın) kentsel gelişme alanlarının dışında, kent yaşamından bunalanların ikinci konut talepleri, kente yer bulamayan küçük imalat ve sanayi siteleri, üniversite ve diğer araştırma kurumlarının ihtiyacı olan büyük alanlar için serbest yayılma alanı olarak görülmekte, bunun sonucunda da geri dönülemez bir şekilde kaybedilmektedir İnsanın temel gereksinmelerinden birisi barınmadır. Bu nedenle kentli için 'arsa ve konut' temini, sağlıklı kentleşme süreci ile birlikte ele alınarak çözümlenmesi gereken sorunların en başta olanıdır. Sağlıklı ve düzenli yaşam çevrelerinin oluşturulabilmesi için, kentsel gelişimin bir plan dahilinde sağlanması, idarelerce uygulanacak arsa politikaları ile kentlinin ihtiyaç duyduğu düzenli konut alanlarının temin edilmesi gereklidir. Ancak, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde yaşanan hızlı kentleşme süreci ve nüfus hareketleri, bunu neredeyse imkânsız kılmakta, altyapı olanaklarının çok ilerisinde nüfus akını ile karşı karşıya kalan kentlerde, düzenli arsa ve konut üretimini sağlamak güçleşmektedir. Bu süreçte, kentler bir yandan hızlı ve denetimsiz gelişme gösterirken, bir yandan da artan nüfus ve buna bağlı kullanımlar için gerekli arazi ihtiyacı, toprak talebi hızla artmaktadır. İçerisinden karayolu, demiryolu gibi altyapı tesisleri geçirilerek bir kısmının kamulaştırılması, toprağa dayalı sanayilerin hammadde alım yerleri olarak bölünüp küçük parçalara ayrılması gibi nedenlerle bozulmaktadır. Bunun sonucunda, arazi bütünlüğü bozulan ve küçülen tarım alanlarında toprak işleme, bakım gibi bazı faaliyetler yerine getirilememekte, bu durumda üretim azalmakta ve çiftçi de arazisini satarak tarımsal faaliyeti terk etmektedir. Ayrıca, spekülatif amaçlarla arazi alım satımı da, tarımsal açıdan işlenmesi ekonomik olmayan parselleri ortaya çıkarmaktadır." Şeklindedir. Durum Meclisimize arz olunur. |